23 Ağustos 2010 Pazartesi

Eğlenceli Kapı Süsleri/Class Gate Decoration





Okulların açılmak için hazırlandığı bu dönemde bulduğum bu şirin kapı süsü örneklerini sizlele paylaşmak istedim.Daha fazlasını görmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Tabiki sizler daha güzellerini yapabilirsiniz:)

17 Ağustos 2010 Salı

İTALYA’DA OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

Bu yaz tatilimin bir kısmını İtalya’da tarih ile iç içe geçirdim. Bu tarihi mekanda gezerken eğitim sistemini özellikle de okul öncesi eğitimi merak ettim ve küçük bir araştırma yaptım. İşte İtalya’daki okulöncesi eğitim hakkında kısa bir bilgi…
İtalya’da okul öncesi eğitim zorunlu değil. Çocukların yaklaşık %95’inin herhangi bir okul öncesi eğitim kurumuna devam ettiğini öğrendim. Çocuk yuvaları (asilo nido) ve anaokulları (scuola materna) olmak üzere iki grup altında toplanmaktadır. Çocuk yuvalarında (asilo nido) 3 aylıktan itibaren çocuklara hizmet verilmektedir. Anaokullarında (scuola materna) 3-6 yaş arası çocuklar eğitim görmektedir. Bunlardan bazıları özel , bazıları devlet okuludur. Bu okullarda sınıf mevcutları 14il 28 arasında değişmektedir. Sınıflarda iki tane öğretmen bulunması zorunludur.
İtalyan eğitim sistemi dünyadaki en meşhur eğitim sistemlerinden biridir. Reggio Emilio İtalya’da doğmuştur. Biraz da Reggio Emilio hakkında bilgi verelim.
Reggio Emilia Yaklaşımının Tarihçesi
Reggio Emilia İtalya’nın kuzeyinde, Etrurya ve Galyalılardan etkilenmiş bir bölgenin merkezinde, milattan önce II. yüzyılda Romalılar tarafından kurulmuş bir kenttir. Şehir, doğudan batıya doğru bütün Emilia Romogna bölgesini geçen tarihi Roma Yolu üzerinde yer almaktadır. Bu bölge dört milyon nüfusuyla İtalya’nın en zengin ve en geniş bölgesidir. Bu bölge aynı zamanda İtalya’nın en gelişmiş ve sosyal yardımı en çok olan bölgedir (Cadwell, 1997).
İkinci dünya savaşının bitiminden altı gün sonra 1945’in baharında Reggio Emilia’nın 50 kilometre kuzey batısındaki Villa Cella adındaki küçük bir köyde insanların küçük çocuklar için bir okul inşa etmeye başladığı haberleri yayılmaya başlar. Yirmi yaşında genç bir öğretmen olan Malaguzzi bunu duyar duymaz hemen olanlara kendi gözüyle tanık olmak için bisikletine atlar ve olay yerine gider. Köye vardığında sağlam tuğla parçalarını seçip taşıyan kadınları görür ve ne yaptıklarını sorar. “Biz çocuklarımız için okul yapıyoruz” yanıtını verir kadınlar. Köylüler, Almanların geri çekilirken bıraktıkları bir tank ve birkaç kamyonu satıp, geceleri ve pazar günleri de çalışarak okulu yapmayı planlamaktadırlar. Arazi çiftçiler tarafından bağışlanmıştır, tuğlalar ve kirişler bombalanmış evlerden çıkartılmakta, kum ise nehirden getirilmektedir (Edwards, Gandini ve Forman 1998; Gandini, 1998).
Kadınlar, “bizim çocuklarımız da zengin insanların çocukları kadar zekidir” demektedirler. Malaguzzi’nin öğretmen olduğunu duyunca kendileriyle çalışmasını isterler. Malaguzzi’de gülümseyerek “benim çok fazla deneyimim yok, fakat elimden gelenin en iyisini yapmak için söz veriyorum. Biz birlikte ilerlerken ben de öğreneceğim ve çocuklarla birlikte çalışırken öğrendiğim her şeyi onlara da öğreteceğim” diye yanıtlar. İlerleyen günler boyunca çocukların aileleri, özellikle de kadınların canla başla çalışırlar ve sekiz ay sonra okul tamamlanır (İmamoğlu ve Öz, 2002).
Bu sırada Malaguzzi, devletin çocukların farklılıklarını yok sayan ve onlara karşı hoşgörü göstermeyen yaklaşımına karşı bir tepki olarak, yedi yıldır yürüttüğü öğretmenlik görevinden ayrılmaya karar verir ve Ulusal Araştırma Merkezinde (CNR) psikoloji eğitimi görmek üzere Roma’ya gider. Reggio Emilia’ya geri döndüğünde ise okulda problem yaşayan çocuklar için kurulmuş olan belediyeye ait psikolojik danışma merkezinde çalışmaya başlar. Bu dönemde Malaguzzi sabahları bu merkezde çalışmalarını sürdürürken, öğleden sonra ve akşamları da ailelerin kurduğu küçük okullarda çalışmaktadır.
Malaguzzi bu okullarda çeşitli eğitim kurumlarından yetişmiş, bir birlerinden oldukça farklı ancak olağanüstü yüksek motivasyona sahip, düşünceleri ve enerjileri sınırsız öğretmenlerle birlikte çalışmaktadır. Bu dönemde “çocuklara ilişkin şeylerin sadece çocuklardan öğrenilebileceği” fikri Malaguzzi ve arkadaşları arasında kök salmaya ve Reggio Emilia felsefesinin temelleri atılmaya başlar (Edwards, Gandini ve Forman, 1998).
Fakir bölgelerde bulunan ve tamamı ebeveynler tarafından kurulup işletilen bu okulların bazılarının bir süre sonra kapanmasına karşın, bir çoğu ayakta kalmayı başarır. Malaguzzi önderliğindeki bu hareket bir süre sonra Reggio Emilia şehrine kadar ulaşır
ve 1968 yılında İtalyan hükümeti okul öncesi eğitimi destekleme kararı alır.
Bugün Reggio Emilia Belediyesi 22 okul öncesi eğitim kurumunu ve 13 çocuk yuvasını desteklemektedir. 1991 yılında yayınlanan bir rapora göre Reggio Emilia’da yaşayan 2.812 çocuğun 2.776’sı okul öncesi eğitimden yararlanmaktadır. Bu çocukların %50’si belediyenin okullarına devam etmektedir (Cadwell, 1997).
Reggio Emilia Yaklaşımının Temelleri
Reggio Emilia Yaklaşımının kurucusu Loris Malaguzzi’nin görüşü Dewey, Piaget, Vygotsky, Bruner ve diğerlerinin görüşlerinden oluşmuş sosyal bir yapısalcılık yansıtmaktadır. Malaguzzi, Piaget’in basamak fikrini “çok sınırlandırılmış” olduğu için ret etmektedir. Malaguzzi, “doğumdan itibaren sosyal olan, zeka dolu ve meraklı bir çocuk” imgesi çizmektedir. Onun ilişkisel temelli eğitim fikri, her bir çocuğun diğer çocuklarla ilişkide olmasını ve çocukların diğer çocuklar, aile, öğretmen, toplum ve çevre ile karşılıklı ilişkilerini harekete geçirmesi ve desteklemesi üzerine odaklanmaktadır. Bu becerikli çocuklar, doğruların, değerlerin ve kültürün bir üreticisi olmaya başladıkları sistem içerisinde değişikler oluşturmaktadırlar (Edwards, 2002).
Reggio Emilia yaklaşımına göre çocuk, büyüme sürecinde gelişimini engelleyen bir duvarla karşı karşıyadır. Bu duvar, eskimiş ve kalıplaşmış katı kurallar, yetişkinler tarafından benimsenmiş ancak çocuklar tarafından anlaşılması oldukça güç olan ve geçerliliğini yitirmiş davranış kalıpları ve geleneksel eğitim metotlarından meydana getirmektedir. Bundan dolayı, öncelikli olarak çocuğun yaşadığı toplumdaki yeni kültürel değerleri ve rolleri öğrenmesi için desteklenmesi gerekmektedir. Bu destek sağlandıktan sonra çocuk, gelişimini engelleyen ve eski değer yargılarından oluşan bu “duvar”ı kendi kendine aşmayı başarmalıdır.
Reggio Emilia yaklaşımının bir diğer temel özelliği ise; çocuklara somut yaşantılar sunularak yeni keşifler yapmalarına fırsatlar sağlanmasıdır. Çocuklar sırasıyla araştırma, üretme ve hipotezlerini test etme aşamalarından geçmektedirler. Burada resim çizme, heykel, dramatik oyun gibi bir çok sembolik yolla kendilerini ifade etme imkanı bulmaktadırlar. Reggio eğitimcilerinin “çocuğun yüz dili” adını verdikleri bu görüş, çocukların somut yaşantıları sembolik ifadelere dönüştürdükleri çok sayıda dili ifade etmektedir. Çocuk problemlerinin çözümünde akranlarıyla birlikte çalışmakta, öğretmen ise bu sırada ona yardımcı olmaktadır. Bazen çizim yada fikirler yeniden gözden geçirilip düzeltilmektedir (Temel ve Dere, 1999)
Yararlanılan kaynaklar: http://www.alternatifegitimdernegi.org.tr/content/view/144/114/

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMU SEÇERKEN…

Evet, işte o büyük gün geldi. Minik yavrunuz büyüdü ve artık okula gitme zamanı geldi. Artık ona evde yeterli gelmediğinizi düşünmeye başladınız. Sıra ona uygun bir okul öncesi eğitim kurumu seçmeye geldi. Peki, okul öncesi eğitim kurumu seçerken nelere dikkat etmeli? Birçok anne baba bu soruya cevap aramakta. Ben de bu yazımda biraz bu konulara değinmek istiyorum.
Öncelikle okulun mekânı önemlidir. Çocukların oyun oynayabilecekleri bir bahçenin mutlaka olması gerekir. Büyük şehirlerde yaşayan çocukların dışarıda oyun oynayarak geçirdikleri zaman çok kısıtlı. Bu yüzden gittikleri okulun bahçesi oyun oynamak için yeterli olmalı. Bahçede çocukların oynayabileceği oyuncaklar (salıncak, kaydırak v.b) da olmalı. Ayrıca bahçenin güvenliğine de dikkat etmeli. Yerler, çocuklar düştüğünde en az canları acıyacak şekilde dizayn edilmiş olmalı. Unutmayalım ki çocuklar düşe kalka büyürler.
Okul seçiminde önemli olan bir diğer nokta sınıflar ve sınıf mevcududur. Sınıflardaki eşyalar çocukların boyut uygun olarak tasarlanmış olmalıdır. Tuvaletler sınıfa yakın olmalıdır. Sınıf mevcudu da önemli bir diğer konudur. Eğer sınıfta tek öğretmen varsa 12 ideal öğrenci sayısıdır. Fakat ülkemizde bu sayı 18-20lere kadar çıkmaktadır. Bu durumda her sınıf için bir yardımcının olup olmadığını sorgulayın.
Okulun sunduğu sosyal etkinlikler de çok önemli. Hepimizin bildiği gibi kişilik gelişiminin büyük bir kısmı okul öncesi çağda olmaktadır. Bu yüzden seçtiğimiz okulun çocuğumuza sunduğu imkânları da bilmek gerekir. Yabancı dil eğitimi var mı? Müzik eğitimi nasıl? Resim etkinliği ile ilgi neler yapılıyor? Psikomotor gelişimi destekleyici neler yapılıyor? Dans etkinlikleri var mı? Gibi sorular sorarak verilen eğitim hakkında bilgi alabiliriz.
Gittik, okulu beğendik. Peki, şimdi ne yapacağız? Öğretmenlerin bir üniversite mezunu olup olmadıklarını da mutlaka soralım. Günümüzde kreş ve yuvaların çoğu kız meslek lisesi mezunlarını öğretmen olarak çalıştırmaktadır. Dört yıllık lisans eğitimi ile kız meslek lisesi eğitimi arasında tabi ki fark vardır. En değerli varlığımız çocuğumuzu emanet ettiğimiz kişileri de inceleyelim. Çünkü çocuklar en çok öğretmenlerinden etkilenir.
Son olarak, merak ettiğiniz konuları bir kâğıda not edin. Bunlar çok küçük şeyler de olabilir. Gittiğinizde okula bu soruları sorarak bilgi alabilirsiniz. Ayrıca sorularınız karşısında okulun tutumunu da görmüş olursunuz. Böylece çocuğunuz için okulunuzu seçer ve güvenirsiniz. Güvendiğiniz bir okula da çocuğunuzu çok rahat emanet edebilirsiniz. Gözünüz arkada kalmaz.